sevinç, memnunluk, memnuniyet, hoşnutluk, hoşlanma.
I have much pleasure in informing you that … :
…'i size bildirmekle bahtiyarım/memnunluk duyarım.
keyif, arzu, irade.
at the Queen's will and pleasure: Kraliçenin emir ve iradesiyle.
without consulting my pleasure: bana danışmadan.
zevk/memnunluk verici şey.
It was a pleasure to see you.
eğlence, tenezzüh.
a search for pleasure.
arzu, istek, seçenek, tercih, irade, emir.
to make known one's pleasure. What is your pleasure in this matter?
zevk/haz/keyif/sevinç vermek, memnun/hoşnut etmek.
zevk/haz/sevinç duymak, sevinmek, hazlanmak, memnun/hoşnut olmak.
I pleasure in your company.
cinsî münasebette bulunmak, cinsel zevk duymak.